Bir fincan kahveyle güne başlamadan kendinize gelemiyor musunuz? Belki de gün içinde birkaç kez daha o kahve fincanına uzanıyorsunuz. Ancak bu alışkanlık, düşündüğünüzden çok daha fazlasını yapıyor olabilir. Ben de yıllarca kahve tüketimiyle enerjimi artırmaya çalıştım. Günde litrelerce kahve içen biri olarak, kahveyle olan ilişkimi yeniden değerlendirme kararı aldım. Bir zamanlar iki fincana düşürdüğüm kahve tüketimimi, şimdi önce tamamen vedalaşıp sonra belki sadece sabahları tek bir fincanla sınırlamaya karar verdim.Kahvenin sağlık ve ruhsal durum üzerindeki etkilerini derinlemesine inceledikten sonra, kahvenin benim için gerçekten ne anlama geldiğini anlamaya başladım. Peki, neden bu kararı aldım ve kahvenin ardındaki spiritüel ve bütünsel gizli tehlikeler neler?
Kahve, içerdiği kafein sayesinde geçici bir enerji artışı sağlarken, uzun vadede adrenal bezlerimizi yorarak vücutta dengesizliklere yol açabilir. Adrenal yorgunluk, stresli durumlar karşısında sürekli yüksek kortizol seviyeleri ile başa çıkmaya çalışan adrenal bezlerin tükenmesi anlamına gelir. Bu durum, sürekli kahve tüketimiyle daha da şiddetlenir. Araştırmalar, yoğun kahve tüketiminin kronik stresle ilişkili kortizol artışına yol açtığını ve bu durumun adrenal bezlerin işleyişini olumsuz etkilediğini göstermektedir .
Kafein, dopamin seviyelerini artırarak geçici bir mutluluk ve enerji sağlar. Ancak, bu etki kısa sürelidir ve sürekli tekrar eden tüketimle dopamin bağımlılığı oluşabilir. Dopamin bağımlılığı, daha fazla kafein tüketme ihtiyacı yaratır ve bu da vücutta kronik stres ve enerji dengesizliği oluşturur. Dopamin bağımlılığı üzerine yapılan araştırmalar, kafeinin beyin üzerindeki etkilerini inceleyerek, dopamin salınımını nasıl artırdığını ve uzun vadede nasıl bir bağımlılık geliştirdiğini ortaya koymuştur .
Kahvenin sağlığa etkileri yalnızca kafeinle sınırlı değildir. Kahve, aynı zamanda klorojenik asit içerir. Klorojenik asit, kahvenin antioksidan özelliklerini destekleyen ve serbest radikallerle savaşan bir bileşiktir. Bu sayede, hücre hasarını azaltarak belirli hastalıklara karşı koruma sağlayabilir. Ancak, klorojenik asidin sindirim sistemi üzerinde olumsuz etkileri olabileceği de unutulmamalıdır
.
Ayrıca, fazla miktarda klorojenik asit tüketimi, vücutta demir emilimini azaltarak kansızlık riskini artırabilir . Bu nedenle, kahve tüketiminizi sınırlandırarak, bu asidi doğal kaynaklardan almanız faydalı olabilir. Örneğin, yeşil kahve, kahvenin faydalı bileşenlerini daha az kafeinle sunar. Bunun yanı sıra illa klorojenik asit istiyorsak, enginar, çilek gibi klorojenik asit açısından zengin doğal gıdalar da tercih edilebilir.
Kahve tüketimi, stres hormonu kortizol seviyelerini artırarak vücutta sürekli bir alarm durumu yaratır. Bu, adrenal bezler üzerindeki baskıyı artırır ve uzun vadede adrenal yorgunluğa yol açar. Ayrıca, kahve tüketimi epinefrin ve norepinefrin hormonlarını da artırır. Bu hormonlar, savaş ya da kaç tepkisini tetikleyerek vücudun stresle başa çıkma mekanizmalarını harekete geçirir .
Ancak, bu süreç aynı zamanda GABA (gamma-aminobutirik asit) seviyelerini düşürür. GABA, beynin sakinleşmesini ve rahatlamasını sağlayan bir nörotransmitterdir. Kahve tüketiminin GABA seviyelerini düşürmesi, kaygı ve huzursuzluk gibi belirtilerin artmasına neden olabilir. Yapılan araştırmalar, yüksek kafein alımının GABA reseptörlerine olan etkisini incelemiş ve kafeinin anksiyete ile ilişkisini ortaya koymuştur .
Spiritüel açıdan, kahve tüketimi enerjimizi olumsuz etkileyebilir. Kahve, bedeni uyararak zihni ve ruhu huzursuz edebilir. Satvik bir yaşam tarzı, dinginlik ve içsel huzuru teşvik ederken, kahve gibi uyarıcı maddeler bu dengeyi bozabilir. Meditasyon ve içsel çalışma sırasında, zihnin sakin ve odaklı olması önemlidir. Ancak, kahve bu süreci engelleyebilir.
Kahvenin frekans düşürücü etkisi üzerine yapılan çalışmalarda, kahvenin vücut frekansını 223 Hz gibi bir değere düşürdüğü belirtilmiştir. David R. Hawkins'in yaptığı araştırmalara göre, kahve tüketiminin hemen ardından vücudun titreşim frekansı düşer ve bu durum, tüketim sonrası 3-4 saat boyunca devam edebilir. Ancak, bu süre zarfında su içmek, meditasyon yapmak veya yüksek frekanslı gıdalar (örneğin, taze meyve ve sebzeler, bitki çayları) tüketmek gibi doğal yöntemlerle frekansın yeniden yükseltilmesi mümkündür .
Kahvenin titreşimsel enerjinizi nasıl etkilediğini anlamanın en basit yolu, kaygı ve huzursuzluk gibi belirtilere dikkat etmektir. Kaygı, daha düşük titreşimlerle ilişkilidir ve kahvenin kaygı artırıcı etkisi iyi bilinmektedir. Kahve tüketimi, vücudun frekansını düşürerek kaygı ve stres seviyelerinin artmasına yol açabilir . Tersine, daha yüksek titreşim seviyeleri, huzur ve mutluluk hissiyle ilişkilidir. Bu nedenle, kahve tüketiminin ardından frekans düşüşü yaşamanız, enerjinizin ve ruh halinizin olumsuz etkilenmesine neden olabilir.
Kahvenin frekans üzerindeki etkisi sadece kafein miktarına değil, tüketim sıklığına da bağlıdır. Yapılan araştırmalara göre, kahve tüketiminin ardından vücut frekansı yaklaşık 3-4 saat boyunca düşer. Ancak, bu süre zarfında su içmek, meditasyon yapmak veya yüksek frekanslı gıdalar tüketmek gibi yöntemlerle frekansın yeniden yükseltilmesi mümkündür. Frekansın normale dönmesi, genellikle 6-8 saat arasında gerçekleşir .
Kahve bağımlılığı, sadece bedensel değil, aynı zamanda ruhsal gelişim üzerinde de sınırlamalar oluşturabilir. Enerji çalışmalarında, bağımlılıklar zihni ve bedeni etkileyerek spiritüel ilerlemeyi yavaşlatır. Bağımlılıklardan kurtulmak, daha yüksek bir enerji seviyesine ulaşmak ve ruhsal gelişimi desteklemek için önemlidir. Kendi deneyimimden yola çıkarak, kahveyi bıraktıktan sonra meditasyon ve enerji çalışmalarında daha derin bir bağlantı kurabildiğimi fark ettim.
Çakralar Hakkında Daha fazla Bilgi için Bu Postu Ziyaret Edebilirsiniz!
Çakra perspektifinden baktığımızda, yol haritası bizden dengeyi bekler.Aşırı kaygı bağımlılık ve korku hali, sürekli savaş kaç modunda olmaksa çakraların dengesizliğini işaret eder.
Sinir sistemini Çakra Simyası merceğiyle incelediğimizde, İda ve Pingala'nın parasempatik sinir sistemi ve sempatik sinir sistemine oldukça benzer yapılara işaret ettiğini fark edebiliriz.(ancak tam olarak ida ve pingala sinir sistemidir diyemeyiz çünkü çakraların fiziksel bir karşılığı yoktur, tıpkı bir rüzgarın bayrağı hareket ettirmesi gibi fark edebileceğimiz bir çok boyutta etkileri vardır)
Kahve ve kafeinin bağımlılık, enerji frekansını düşürmesi, adrenal yorgunluk gibi etkileri Çakra çalışmalarında da sınayıcılara sebep olabilir ya da kahve kullanımıyla olan ilişki sınayıcıların varlığına işaret edebilir.
Ayrıca gerçekten sahip olmadığın bir enerjiyi kahve manüplasyonu ile hissediyor olmak da her boyutta çakralarda dengesizliklere neden olabilir.
Kahveyi bırakmak, benim için zor ama son derece ödüllendirici bir süreç olmuştu. Seneler önce ilk denemelerimde baş ağrıları ve enerji düşüklüğü yaşamıştım. Ancak, bu süreci atlattıktan sonra, enerjimde ve ruh halimde belirgin bir iyileşme fark ettim. Bu defa, enerjimi ve odaklanmamı başka yollarla yüksek tutabildiğim için zorlanmıyorum. Simya Koçluğu sayesinde, enerjimi dengeleyebildim ve ruhsal gelişimimi destekleyecek alternatifler buldum.Sanırım Kahveyle ilişkimi en çok bu etkiledi.
Kahve tüketimini bırakmayı düşünenler için birkaç öneri:
Kahveye veda etmek sadece bir alışkanlıktan vazgeçmek değil, aynı zamanda ruhsal bir dönüşümün kapılarını aralamaktır. Ben yeniden kahveyi bırakmayı istedim gerçekten gözümde büyüdü ama gerçekten bu defa zorlanmıyorum, çünkü enerjimi başka yollarla yüksek tutabiliyorum ve aynı şekilde odağımı da koruyabiliyorum. Herkes kahveyi bırakmak zorunda değil, ancak bu etkileri göz önünde bulundurmanızda fayda var.
Eğitmen Hakkında
Çağla Yılmaz Bayar
8 yıl meslek deneyimi
Spirituel Koç
Yorum Yaz